Tutkuyla sevdiğimiz sevgili Şekspir’in 58. sonesini vaktiyle çevirmiştim, yeterince tepki ve hakaretle karşılaşmadığımdan herhalde, başka bir sonesini daha -tamamen kendi keyfimi temel alarak- tercüme etme iştiyakına kapıldım. İkisi bir arada!
Sone 147
sevdam hummaya benzer, müpteladır nâr-ı aşka,
ister ki sürsün şu musibet sürebildiğince,
taam etmez marazın nimetinden başka,
yeter ki dinsin şu fâsık iştiha dinebildiğince.
aklım, lokman hekim oldu sevda denen illete,
ama hiddetlendi; ne tiryak dinledim ne akl-ı selim,
bizar oldu akıl benden, düştüm böylece zillete,
arzu öldürür, biçare kalır tababet denen ilim.
meyusum, naçarım; kande ben kande afiyet bulmak?
bir meczubum gayrı, melanettir ağzımda her zikir,
hak değildir elfaz-ı hezeyanı mecnundan sormak,
sayıklar dururum beyhude, kande ben kande fikir?
ahd etmiştim ya; hem erdemliydin güya hem ışıl ışıl aydınlık,
ama cehennemden de karaymışsın sen, geceden de karanlık.
Sone 58
beni senin kapına kul eden cenabıhak,
yasak etti zevk u neşene mani olmayı,
haramdır bana vuslatına özlem duymak,
bendenim, beklerim eşiğinde sararıp solmayı.
ey yar! acın bal; talepkarım derd u azabına,
kaskatı yokluğuyla sınasa da hürriyet,
hakaretlerin latif, uğramak ne tatlıdır gazabına,
işitmezsin benden ne sitem ne şikayet.
peyrevi ol nefsinin, muafsın hüzn ü elemden,
zaman emrindedir amade bir bekleyişle,
kalmasın heva vu hevesin meykede-i alemden,
heman affet kendini, ne cürüm işlersen işle.
bekleyeceğim yolunu, beklemek nâr-ı mihnetgah,
kul şekspir der kim bilesi çi helal u çi günah?